Ziya FİDAYE YAZDI:
GÜLBAHAR HATUN GERÇEKTEN VAKFIKEBİR’İ VAKFETTİ Mİ.?
Vakfıkebir Belediyesi ile Vakfıkebir Kaymakamlığı’nın resmi internet sitelerinde yer alan bilgilere göre, Trabzon Valisi olan oğlu Şehzade Selim'i görmek için İstanbul'dan Trabzon'a deniz yoluyla seyahat eden Gülbahar Hatun’un büyük bir fırtınaya yakalandığı, kurtulması halinde karaya ayak basacağı toprakları Halka vakfedeceğini adadığı bilgileri halen güncelliğini korumakta olup; o zamanki adıyla Büyükliman olan yerleşim merkezinde toprağa ayak basan Gülbahar Hatun’un bu toprakları vakfettiğine dair kesin gözüyle bakılan bilgiler de mevcuttur.
Dolayısıyla, padişah eşi olmasından dolayı yörenin adının Vakfıkebir, yani Büyük Vakıf olduğu ileri sürülmektedir...
Ancak ilçenin yerel tarihinin halen daha çok bakir olduğundan hareketle; mademki Gülbahar Hatun bu rayı vakfetti; neden vakfettiğine dair bir eseri ve nişanesi yok? Vakfiye senedi nerede? Efendim, Rus İşgali sırasında Rusyaya götürülmüş ve Rusya’daki bir müzede sergilenmekteymiş!..
Peki neden vakfiye senedinin bir kopyasını alamıyoruz? Bu konular politik meselelermiş!.. Bakınız kardeşim; bir kaç kişinin cebini doldurmak için sırf tarih yazacağım düşüncesine şiddetle karşı olduğumu ifade etmek ve ilçenin gerçek tarihinin yazılması gerektiği tarafında olmaktır niyetim... İlçemizin yetiştirdiği; ancak sayılı kişilerin ve akademisyenlerin tanıdığı plastik sanatlar sanatçısı Metin Karanisoğlu bile 16 Osmanlı padişahının resimlerini tek bir tabloda birleştirmek için tam 16 yıl uğraştı; araştırma yaptı.
Osmanlının ayak bastığı tüm ülkelerin müzelerinde araştırma yaptı!.. Eğer bir ressam yüzlerce müzede araştırma yapabiliyorsa; bir devletin, komşu bir devletin müzesindeki eserin kopyasını alamayacağı ne kadar inandırıcı olabilir?!. Şehzade Selim’in annesi Gülbahar Hatun’un Vakfıkebir’i vakfettiğine dair bilgiler sadece son dönem yerel bazı araştırmacıların eserlerinde yer alıyor... Şimdi de resmi kaynaklardaki bilgilere kısaca göz atalım: I- Türk Tarih Kurumu tarafından da yeni baskısı yapılan “Mufassal Osmanlı Tarihi” isimli eserde; Yavuz Sultan Selim’in babası, İkinci Bayezid’ın bilinen eşleri olarak, 1- Ayşe Hatun (Dulkadiroğlu Alâüddevle’nin kızı), 2-Hüsnüşah Hatun (Karaman Oğullarından Nasuh Bey kızı) ve 3- Bülbül Hanım. Yer almaktadır. Ayşe Hatun’unçocukları olarak ta; Şehzade Şah Sultan, Alemşah ve Selim gösterilmektedir.
Aynı eserde, Yavuz Sultan Selim’in kimlik bilgilerine bakıldığında; Annesinin adının Ayşe Sultan olduğu, 1470 yılında doğduğu, 25 Nisan 1512 Padişah olduğu ve 21 Eylül 1520 tarihinde öldüğü görülmektedir. Yavuz Sultan Selim’in, Dulkadir Beyi Alâüddevle’yi, 1515 tarihinde Turna Dağı Savaşında yenerek, esir aldığı, Dulkadir Beyliğini Osmanlı devletine bağladığı, Suriye ve Mısırda hüküm süren Memluk Hükümdarı Kansu Gavrî’ye, esir alınan Alâüddevle ve bazı kişilerin başları kesilerek, bir çekmece içinde gönderildiği şeklinde bilgiler yer almaktadır. II- Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan ve Ord. Prof İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarafından yazılan, “Osmanlı Tarihi” (cilt 2) isimli eserde; II. Bayezid’ın eşleri hakkında ve Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun hakkında hiçbir bilgi yer almamaktadır. Hicri 875, miladi 1470 yılında Babası II. Bayezid’ın O tarihteki adıyla “Memalik-i Rum” İllerinden olan (Rum Memleketi-Memleketleri: Amasya, Tokat, Sivas ve Çorum) Amasya’da Sancak Beyi olduğu zaman dünyaya geldiği, babası zamanında 25 yıl Trabzon’a sancak Beyliği yaptığı, 1512 yılında Padişah olduktan sonra 21 Eylül 1520 tarihinde Çorlu da karargâhının bulunduğu, Sırt köyünde 51 yaşında öldüğü belirtilmektedir.
Çaldıran zaferinden sonra, Dulkadır Beyliği üzerine gönderilen Sadrazam Hadim Sinan Paşa’nın Turna(Nurhak) Dağı Muharebesin de Dulkadir Beyi Alâüddevle’yi mağlup ederek oğullarıyla beraber esir alındığı ve başları kesilerek Mısır Hükümdarı Kansu Gavrî’ye bir çekmece içinde gönderildiği bilgileri verilmektedir. III- Alman Tarihçi Hammer tarafından yazılan, “Büyük Osmanlı Tarihi” isimli eserde; Yavuz Sultan Selim’in annesi hakkında bir bilgi yer almamaktadır.
Yapılan savaşta yenilen Dulkadır Beyi Alâüddevle’nin esir alınıp başı kesilerek bir zafer name ile Mısır Sultanına gönderildiği belirtilmektedir. IV- Prof. Dr. Yaşar Yücel ve Prof. Dr. Ali Sevim tarafından yazılan, “Klâsik Dönemin Üç Hükümdarı, Fatih, Yavuz ve Kanuni” isimli eserde; Yavuz Sultan Selimin Annesi hakkında hiçbir bilgi yer almamaktadır. Alâüddevle Hakkında da; 1515’te, Dulkadır Beyi Alâüddevle’nin Göksün de Osmanlı ile yaptığı savaşı kaybederek Turna (Nurhak) dağına çekildiği, kendisini takip eden kuvvetlerle yaptığı savaşlarda, dört oğlu ve beraberindeki Beylerle öldürüldüğü; kardeşi Abdürrezzak Bey’in ise esir alındığı; Dulkadıroğulları ülkesinin tamamen ele geçirilip Osmanlı Devletine bağlandığı, Alâüddevle ve oğullarının başları kesilerek Memlûklu Sultanına gönderildiği, şeklinde bilgiler bulunmaktadır.
Şimdi, sırt üstü yatıp, gözlerini kapa